KEMİK VE GÖVDE

Kıyıda bulduğum o deniz kabuğunun dibindeki çığlığa doğru yürüyorum,

Yarın düne daha yakın, yanım sana daha ağır artık.

Yahut içim, ıssız ve sessiz olan her şeye sağır artık

Bir gürültü olsun ansızın, bir kıyamet

Beyaz bir baharı, kızıl kışı hayal et.

Boş ver umutsuzca kıvranıp duran yazı,

Yağmurlar seninle, seninle yağacak hazır.

 

Uzaklardaydın, uzak sendeydi

Bir yıldızın şavkıması gibi gölgen,

Sesin mevsimler öteden tatlı bir rüya gibi esti

Dilimde adın ateş, ne olur artık sön gel.

 

Bırak aksın dilinden, tutuk kalan nağmeler.

Tek bir gülüş belki de beni böyle ram eden.

Nasıl tutuldum nasıl, bir an bile değmeden.

Göğsümde izi, gidişin ve darbeler.

 

Ufuklara süzülen rayları görüyorum,

Duman duman, sızı içinde ayrılık yükü var.

Ruhumdan sana koşan tayları görüyorum.

Gözlerinde zehirli sarmaşık kökü var.

 

Duy beni, duyacak olan zaten hazır,

Kaçmak mümkün mü kendi sesinden

Ellerimle yokluğu ince ince kazıp,

Göğe haykırıyorum yeniden.

 

Yeniden başlıyor sonsuz yolculuk,

İnceliyor zamanla aramdaki perde

Seni görebilecek kadar yakın, duyabilecek kadar sağır.

Zira vakit burada her yer.

.

.

.

DİNLE.



Yorumlar