İnançların doğurganlığı ile başbaşa kaldığım günden beri
Rüyaların gönülsüz tılsımlı nefesi ensemde
Bu inatçı baş ağrısı kahredici ince dokunuş
Gizli bir savruluştur belki bu dünyadan
Savur beni bu akıl almaz hülyadan
Korkunun tadı şimdi sensizliğe denk
Ne mevsimlerden geçtim binbir güze dek
Sensiz bir bahar değil zavallı bir ömür geçti
Artık her göz kırpış karlı uzun bir kışa eştir.
Seçtim kaderimle henüz doğmadan kahrı.
Gelip çözmen için yüreğimdeki zaptı.
Harlanıyor cümlelerim konuştukça kendimle.
Bilsem ne istediğini, şu çaresiz kalemimden.
Kış düşerken ansızın yaz gecelerinin kucağına
Gündüz yanıyor suretim, gece sırtımda kar.
Kimi buldumsa seni sordum çaresizliğin arafında.
Bir aralık sonsuzluğa doğru uzanarak.
Henüz doğmamış bebeğin beşiğine dizli yastıkları gibi
Susuyorum sana yahut birikiyor şiirlerim
Yazılmamış satırlarını avuçluyorum âlemin.
En acısı da yazgımın, bekledikçe sen hiç gelmedin.
Hiç bilmediğim şehrin kıyısında yürüdüğüm akşam,
Gözlerine demirlerken sessizlik dahi oradan başka.
Diyorsun ya gözbebeğim diye ansızın aşkla
İçim ufalanıyor kalbimdek o eski taştan.
Sanrılar, sanrılar, sanrılar.
Beni kör bir beşikte uyurken buldular.
Düşünmekten çatlayan dimağımdan sızan kandan
Bir an olsun korkmadım, inceldim belki ama kopmadım.
Varsın kalsın başım sonsuzluğun yatağında.
Âtinin burcundan seyrediyorum şimdi dolunayı
Düşmek isterken ansızın karşımdan seyredaldım
Kendimi ve yaşanmamış hatıraları da alıp giden bedenimi
Tüm ihtimalleri öfkeyle derdest edip.
Yorumlar